İnanmak ve inanılan şeye adanmış olmak insanın yaratılışından beri süregelen kavramlarıdır. Bununla paralel yine din ve din ritüellerinin icra edildiği mekanlar da insanlık tarihi kadar eskidir. Bu denli eski ve tartışılan bir konu olan dini yapılar meselesinin bölgesel mimariye vizyon çizen unsurların yanı sıra kültürel üslup arayışlarını da hedefleyen koşullar, mimari proje üretim geleneğimiz için oldukça önemlidir.

Sanayi devrimi ve lastikli araçların araç konforunu merkeze alan tasarım kaygıları mahalle gibi en insani yapılı çevreyi yok etmiş ve ölçek insanı refere eden kararlar sistematiği olmaktan çıkıp farklı kaygılarla bozulmuştur. Bu değerler sisteminde önceleri kendisine oldukça rahat yer bulan dini yapılar, daha sonraki bu bozulmuşluktan nasibini almış ve insanlık tarihi ile yaşıt olan geleneksel üretim sekteye uğramıştır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi şehirleri kültür inşasının güzide örneklerini barındırır. Bölgenin, bu konuda kendine has tipik geleneksel bir rengi vardır.
Gelenekten gelen anlayışta evrenin merkezinde ‘insan’ bulunur ve tasarımda bağlayıcı unsur olarak merkeze insan alınır. Nispet, insana göre ayarlanır ve yapıların ölçeğini insan belirler.
Bu bağlamda tasarıma çıkış noktası olarak geleneksel-modern gerilimine, büyük ölçek-küçük ölçek problemine düşmeden, eski ve yeniyi barıştırmak/bağdaştırmak ve bütünü kurarak yapı geleneğini korumak, tüm bunları da insanı merkez alan bir tasarım amaçlanmıştır. Bu kaygı neticesinde evrensel farkındalık yakalanmaya çalışılmıştır.
Tasarım hikayesi oluşturulurken; dini yapı tasarım ahlakını, geleneksel kültür yolculuğundan ayırmadan günümüz dünyasını düzeyine de sahip bir mimari dil hedeflenmiştir.
Tasarımda, ilkesel olarak ‘doku bütünlüğü oluşturmak’ benimsenmiş ve yapı-kamusal mekan ilişkisi yalnızlaştırılmadan yeni biçimlerle plan/kütle/malzeme düzleminde bütünleştirilmiştir.
Mekan-insan ilişkisi kinetik/hareket üzerine kuruludur. Sürekli değişen insan için statik mekân anlayışı yerine, sürprizli yerleşke şeması benimsenmiş, bu durum irili ufaklı avlularla birbirine açılan ve buralardan ince sokaklarla cami avlu merkezine erişim şeklinde planlanmıştır.
Yerleşme üslubunu belirleyen ana özellik, yapı gruplarını oluşturan mekanların her birinin bağımsızlığını koruyarak avlu kolektivitesini oluşturmasıdır.

Gaziantep Cuma Camii

Tasarım alanına üst ölçekte bakıldığında tepede konumlandığı; sosyal kamusal mekanlar, yeşil alanlar ve de ticaret/konut birimlerince çevrelendiği görülür. Sosyal kamusal mekanlar öbeğinin odağında yer alması bir bütünleyiciliğin yanı sıra geçirgenliğin de gerekliliğini ifade eder. Kamuya terk edilerek oluşturulacak boşluk kadar az katlı gölgelikli mekanları da çağırır. Araç trafiğine kapatılan yollar kesintisiz bir yaya konforu sağlar. Kullanıcısına hizmet eden insan ölçeğinde mekanlar kurgulanır. Bu mekanlar yarı açık gölgeliklerle desteklenir ve arkadlarla birbirlerine bağlanır. Yapılar bütünü, geçirgenlik görevi ile üst ölçekte sosyal kamusal mekan ağının bir parçasını oluşturur.

Gaziantep Cuma Camii

Minarenin Kültür Yolculuğundaki Yeri; ‘Türk mimari tarihinin son iki mühim bölümü üzerinde, yani Selçuk ve Osmanlı devirlerinde kuvvetli tetkik ve müşahedeler yapabiliyoruz, çünkü, bu devirler bize çok kıymetli ve sayısız medeniyet eserleri bırakmıştır. Her iki devrede de bir (din mimarisi) olarak ömür süren bu mimari, yükselişler, alçalışlar geçirmiş, istihaleler yaşamıştır. Fakat minare hakkındaki vicdani telâkkinin tesbit etmiş olduğu ana hatlarda bünyevi bir değişiklik husule gelmemiştir. Ezanın İslâm vicdanındaki telâkkisine göre haiz olduğu mânayı Türk mimarları, diğer bütün İslâm milletlerinden daha kuvvetli ve yüksek bir sesle ifade edebilmişlerdir. İslâmları ibadete çağıran ezanın, her Müslüman tarafından işitilebilmesi için onun yüksek bir yerde okunması lüzumuna, haiz olduğu mânanın kutsiyeti de inzimam edince, Türklerde bu ezan okuma yeri, kemiyet ve keyfiyet itibariyle mâbedin en mühim rüknü, hattâ çok defalar ondan daha ehemmiyetli bir mevki tutarak, başlı başına bir mimari eser halini almıştır.
Bugün mevcut camilerimizde birçok minarelerimiz vardır ki, bunların yalnız bir teki, bir şehir ortasında o şehre ziynet ve mensup olduğu millete şeref vermeye kâfi gelecek kıymet ve hususiyetleri haizdir.’
Sedat Çetintaş ‘Minarelerimiz’ Sayfa 1

Gaziantep Cuma Camii

Minare, İslam dini yapı konusundan da bağımsız altı oldukça dolu bir meseledir. Devam eden kültür ve medeniyet bağlamında kendisine hep yer bulmuş ve de değişikliğe uğramadan gelmiştir. Son yüzyıllarda kesilen bu kültür yolculuğu minare tasarımı konusunda geri atılamayacak bir referanstır. Dini yapılar ve minareler yeni yorumlanmış ürünler vermezden evvel kültür yolculuğundaki yerini bulmalı ve Türk minaresi arayışına dahil olmalıdır. Minare, ona yüklenen işlevsel ve kültürel görevden uzaklaşamayacağı gibi kısa sürelerde bu yolculuktaki yerini de bulamayacaktır. Fonksiyon olarak sadece müezzinin yüksek yerden ezan okunması için tasarlanan bir öge değildir. Dışarıdan bölge halkı nezdinde ibadet mekanı sembolü olmak da minarenin bir işlevidir. Minareden bağımsız ya da beraber bir İslam ibadet mekanı tanımlayan her deneme bu tanımdan uzaktır. Lakin namaz vakti için zihninden refere edilmiş yerler arayan kullanıcının bu isteğini karşılayamaması durumunda burada tasarım kusuru vücut bulur. Üzerine Vav, Allah gibi Arapça lügatler yazarak adete ‘ben bir minareyim’ deme ihtiyacı uyandıran hiçbir tasarım ögesi minarenin fonksiyonunu yerine getiremez. Tüm bu bilgiler bağlamında projede minare konusu; bölgenin kültür ve iklimine uygun, zihinlerdeki algı olarak tanımlı tutulmuş ve bu kültür yolculuğundaki yerine yerleştirilmiştir. Yolculuk sonunda onu kazanmamız belki yüzyıllar alacak, lakin bundan başka da bir yol yoktur.

Gaziantep Cuma Camii

Kütle Kararları; Tasarımda yapı gruplarının toprağa yatay yerleşimine karşılık parçalı şakuli plastik etkisi de düşünülmüş ve tasarıma yön veren ana kararlardan birisini teşkil etmiştir. Cami harim ve sofaları bölgenin karakterine uygun olacak şekilde çok ayaklı camilere öykünen ve piramidal bitecek şekilde kurgulanmıştır. Kemerli açık sofalar ve yarıklar açılan Harim gövdesi bölge kültür ve iklimine uygun olacak şekilde kurgulanmıştır.
Bölgeleme; Geleneksel şehirlerde yolların genişliği, eğimi, kaplaması, insana ya da yüklü hayvana göre şekillenmiştir. Mahalle merkez camisi ile güçlü bağ kuran yaya aksları, genişleyen ve daralan (gerilim oluşturan) sokak dokusu esprisinde, avlular birbirine arkadlar ile bağlanmıştırlar. Merak uyandırarak camiye erişilen sokaklar insan ölçeğindedir.
Arazinin merkezinde, buluşma eyleminin kaynağını temsil eden mahalle cuma camisi konumlanmıştır. Eğitim yerleşkeleri, ticaret fonksiyonları, kültür alanları, ıslak destek mekanları ve etkinlik alanları gibi bir çok avlulaşmış yapı öbeği mahallenin kültürel etkinliklerine ev sahipliği yapacak olan cami ile güçlü ilişki kuracak biçimde tasarlanmıştır.
Her bir avlu insan yürüme konforu açısından optimum mesafede konumlanmışlardır. Merkeze caminin alındığı 6 zondan (avlulu yapı öbeği )oluşmaktadır. Bu değişken büyüklüklerdeki 6 farklı merkezde konut avlusu, eğitim avlusu, şadırvan avlusu, kültür avlusu, kütüphane avlusu ve ticaret avlusu yer alır. Gerekli yerlerde sokak çeşmesi, su ögesi gibi birimler ile sosyal hayat desteklenmiştir. Tasarım alanında belirlenen ana akslarda, mahallelinin bisiklet, koşu, yürüyüş gibi bir çok sosyal ve kültürel aktivitesini yapabilmesi için promenad oluşturulmuştur. Yapı adasının sosyal kamusal yapı öbeği ile ilişikli geniş cepheleri araç trafiğine kapatılmıştır. Yapıya ulaşan araçlar kısa çeperlerde park halini alacak ya da kapalı otoparka inecektirler. Acil durumlar için (ambulans, itfaiye, cenaze aracı…) kontrollü yollar kurgulanmıştır. Mevcut yollar üzerinde araç/motosiklet/bisiklet park yerleri kurgulanmış ve kısa yürüyüşler ile kullanıcıların camiye ulaşmaları sağlanmıştır. Araç, bisiklet ve motosiklet park ihtiyacı, çeperlerde oluşturulan cepler ve her eve kısa yürüme mesafesinde bırakılan açık otopark alanları ile sağlanmıştır. Engelliler için kesintisiz hareket kabiliyeti düşünülmüş ve eğimler ayarlanmıştır.

Gaziantep Cuma Camii

Silüet; Geleneksel şehir dokularının alt ölçekten, üst ölçeğe kadar tutarlı medeniyet tezahürü; silüetlerdir. Silüet oluşumundaki ince ayarlar ise; şakuli, ufak kütle hareketleridir.
Türk şehirlerinin simgeleri olan şakuli yapı unsurları (minare, kule, köşk, baca, servi gibi) aynı zamanda şehrin kimliğini de oluşturur. Bu bağlamdan yola çıkılarak; yapı gruplarının toprağa yatay yerleşimine karşılık parçalı şakuli plastik etkisi de düşünülmüş ve tasarıma yön veren ana kararlardan birisini teşkil etmiştir.
İklim; Bölge şehirlerinin makro iklim sınıflandırmasındaki yeri gereği, iklimin doku ve malzemedeki etkileri oldukça barizdir. Yapılar, genellikle damlı ve avlulu üst yüzey, genellikle taş kaplama, kerpiç yer yer sıva boya yan yüzey, genellikle kapalı ve yarı açık yer yer açık mekanlar ihtiva ederler. Dolayısı ile; Az katlı sıkışık yapılarla araziye yayılan planlama, duvar ve dar geçişli sokaklarla desteklenerek, insanı ezmeyen insanla barışık bir tasarım hedeflenmiştir. Yapılara kültürel kimlik kazandıracak olan damlı üst yüzey, arkad ve kafesler, iklim şartlarına uygun olacak şekilde tasarlanmıştır. Doku ve yapı dolu boş dengeleri, pencere ebatları gibi kararlar bu bağlamda verilmiştir. Sıcak iklime imkan verecek kadar geniş, karasal iklimle mücadele edecek kadar dar avlu, sokak ve meydanlar oluşturulmuştur.
Yarıklar ile harime kontrollü ışık alınarak, bölge yapılarının ısınma ve soğuyamama probleminin önüne geçilmiş ve kontrollü doğal ışık alma imkanı da sağlamıştır.

Gaziantep Cuma Camii

Statik; Projede karma taşıyıcı sistem kurgulanmıştır. Yığma kalın taş duvarlar statik hesaba katılacak şekilde düşünülmüş ve gerekli yerlerde de kalın kaplama taş duvarların kalıp etkisi gördüğü ve orta kısmına betonarme çözümlerin geleceği planlanmıştır.
Peyzaj; Tasarımda peyzaj için 3 çeşit karakteristik çeşitlenme yapılmıştır. Bunların ilki her yapı öbeğinin kendi insiyatifine sunulan ‘özel’ yani birincil mahremiyet avlusu, ikincisi kullanıcıların ortak kullandığı ‘yarı özel’ ikincil mahremiyet avlusu, üçüncüsü ise ‘kamusal’ üçüncül mahremiyet avlusu şeklindedir.
Yapı peyzajı kent mobilyaları, bahçe duvarları, çeşme, kuş evleri, yürüyüş yolları, bisiklet yolu gibi unsurlarla zenginleştirilmiştir.
Tüm bu bilgiler ışığında; Tasarımda, iklim, bölge, malzeme karakteristik verileri, kültürel altlığı, tasarım alanın mevcut konumu, topografik veriler ve fonksiyon ilişkileri gibi bir çok dinamik bir araya getirilerek caminin bölge ile kuracağı diyalogun samimiyeti ve yerelliği aranmıştır.

Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii

Gaziantep Cuma Camii
Gaziantep Cuma Camii